0 554 681 12 38 

Sanayi

II. Dünya Savaşı’nı izleyen dönemde İngiltere’nin imalat sanayi ürünlerinde yaratmış olduğu ticaret fazlası zaman içinde giderek erimiş ve 1980’lerin başında tamamen ortadan kalkmıştır. O yıllardan günümüze kadar, ülke bu alanda yapısal hale dönüşen ve oldukça büyük ticaret açığı vermektedir. 1980’ler ve 1990’ların başlarında ülkede yaşanan iki önemli ekonomik durgunluk dönemi de imalat sektöründeki bu daralmayı kısmen tetikleyen faktörlerden olmuştur. Her iki kriz, sektörde üretim kapasitesi ve istihdam bakımından ciddi azalmaya yol açmış, bu eğilim, ekonominin düzlüğe çıktığı dönemlerde de tersine dönmemiştir.

Bu olumsuz etkilerin yanı sıra, 1997 yılından bu yana, imalat sanayi firmaları, değerli döviz kurunun dış pazarlarda rekabet gücü bakımından yarattığı zorluklarla da mücadele etmek durumunda kalmıştır.

Tekstil, çelik ve gemi inşası gibi bazı geleneksel sanayilerin önemini giderek yitirdiği İngiltere’de, elektrikli, elektronik ve optik cihazlar, suni sentetik elyaflar ve kimyasal maddeler gibi bazı sektörlerde ülke uluslararası rekabet gücünü korumaktadır. Dünyanın en büyük iki ilaç firması olan GlaxoSmithKline ve AstraZeneca, İngiliz kökenlidir. Ayrıca İngiltere bioteknoloji alanında dünyada ABD’den sonra ikinci önemli merkez konumundadır.

Ülkenin imalat tabanında, kalite standartları ve verimlilik üzerinde yarattığı yayılma etkisi ile doğrudan yabancı yatırımların önemli bir etkisi bulunmaktadır. Yabancı yatırımlar, özellikle otomotiv sektörü gibi yok olmaya yüz tutan bazı sektörlerde yeniden canlanma yaratmış, Japon, Amerikan ve Fransız firmalar ülkede imalat tesisleri kurmuştur.

Tarım

Üretimde yüksek verimlilik ve elverişli iklim koşullarına bağlı olarak İngiltere’nin tarım sektörü, ülkenin toplam gıda ihtiyacının yaklaşık üçte ikisini karşılayabilmektedir.  Ülkenin ılıman iklimi ve yıl içine dengeli bir biçimde dağılan yağışlar sayesinde hem İngiltere’nin hem çok geniş bir ürün yelpazesi bulunmaktadır hem de üretim sezonu oldukça uzundur.

Ormancılık ve balıkçılık sektörleriyle beraber tarım sektörü ülke GSYİH’sinin %1’inden daha az bir kısmını oluşturmaktadır. Bu sektörde çalışan nüfus ise ülke toplam nüfusunun % 2’si düzeyinde seyretmektedir. Bu oran, diğer pek çok gelişmiş ülke ile % 5 olan AB ortalamasından daha düşüktür.

İngiltere’deki çiftlikler, ortalama 70 hektar ile AB standartlarına göre oldukça büyük sayılmaktadır. Verimlilik düzeyinin yüksekliğine rağmen İngiliz tarım sektörü son yıllarda gerek fiyatların düşmesi, gerekse oldukça değerli olan döviz kurları sebebiyle ciddi bir kriz yaşamaktadır. Bu durum tarımsal nüfusun gelirlerinin düşmesine neden olmuştur.

Yaşanan bu hastalıklar, ülkede kullanılan tarımsal üretim tekniklerinin de sorgulanmasına yol açmış, gıda güvenliği ve gübre kullanımı konusunda tüketicilerin endişeleri artmış ve bu durum organik gıdaya yönelik talepte önemli bir artışa sebep olmuştur. Böylelikle organik üretime ayrılan tarımsal alanlar ve bu alanda faaliyet gösteren üreticilerin sayısında önemli bir artış olmuştur.

Diğer AB ülkelerine göre orman alanı oldukça az sayılabilecek ülke, ağaç ve orman ürünleri talebinin yaklaşık % 85’lik kısmını ithalat yoluyla karşılamaktadır. Ormancılık Komisyonu tarafından yapılan tahminlere göre, yıllık üretim rakamın 2020 yılına kadar 15 milyon metreküpe kadar artacağı beklenmektedir.

Diğer taraftan, dolaylı olarak ve doğrudan önemli bir istihdam ve gelir kaynağı olan balıkçılık sektörü, ülke ihtiyacının yaklaşık üçte ikisini karşılamaktadır.

Ulaştırma

Yeni yatırımların yapılmamasına bağlı olarak, İngiltere kara taşımacılığı altyapısının kalitesi gelişmiş ülke standartlarına göre orta düzeydedir. Altyapının geliştirilmesi hükümet tarafından öncelik verilen konular arasındadır.

Toplu taşımanın yetersizliği İngiltere’de özel araç kullanımını artırıcı bir etki yaratmıştır. 1950’li yıllardan bu yana özel araç kullanımı giderek artarken demiryolu kullanımı sabit kalmış, buna karşılık otobüs kullanımı önemli ölçüde, azalma göstermiştir. Diğer taraftan, İngiltere’nin yaygın demiryolu ağı yatırım eksikliğine bağlı olarak bakımsız kalmıştır. Özellikle Londra ve çevresindeki hatlar pahalı olmanın yanı sıra ciddi bir trafik sorunu ile karşı karşıyadır. 1996 yılında demiryollarının özelleştirilmesi de bu soruna çözüm getirmemiştir. Buna karşılık demiryolu kullananların sayısında artış görülmektedir. Diğer taraftan, hükümetin demiryolu ile yük taşımacılığının geliştirilmesine ilişkin çabaları olumlu sonuç vermiştir.

Ülkenin coğrafi anlamda nispeten küçük olmasına bağlı olarak havayolları önemli bir iç ulaşım aracı durumunda değildir. Bununla beraber İngiltere’deki pek çok havaalanı uluslararası ulaşım merkezi konumundadır. En büyük havaalanı Londra’daki Heathrow, aynı zamanda uluslararası yolcu taşımacılığında dünyada birinci sırada yer almaktadır. Heathrow’un bu konumunun yarattığı avantaja da bağlı olarak 1987 yılında özelleştirilen İngiliz Havayolları (British Airways), halen dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden biri haline gelmiştir.